23 Ağustos 2010 Pazartesi
İÇ MONOLOG 7
Salon
Nerdeden çıktı şimdi bu kuş sesi? Gece kuş ötmez ki!
Gece mi? Saat 4.00. Sabah oldu neredeyse.
"Şu alaycı yüzün. Her şeyi bilmişliğin."
Üstelik gece öten kuşlar da var.
"Hep daha fazlasını gerçekten bilmişliğin ya da çocukluğumdan beri senin hep böyle olduğuna inanmışlığım. Hepsi saçmalık. Hepsi aldatmaca."
....
Bahçe
Ah bunca Ağustos sıcağından sonra yüzüme yüzüme vuruyor rüzgar. Bak Ayla, sonbahar gelmiş. Hoş geldin sonbahar!
"Üşüteceksin abla! İçeri girsene!"
Bu hava bana yeni bir beste bile yaptırabilir. Getirir misin gitarı odadan!
"Alacak yine hırsını ondan. Yeni gelen mevsimi, insanları, kaybettiklerini sığdıracak içine tıkış tıkış . Sonra da boğulup kalacak hepsinin içinde. Güç bela çıkacak bu yığıntının arasından. En son yaptığı üç şarkının sonunda olduğu gibi, ağlayacak. "
Bakmasana öyle! Korkma. Bütün gün uyudum neredeyse. Bir şey olmaz. İlaçlarımı da alıyorum gördüğün gibi saati saatine. Dahası ne?
"Her şeyin en doğrusunu yapmış olsaydın, böyle olmazdın abla. Sana bir hırka getireyim."
....
Salon
Yine açmıştı erik ağacı çiçeklerini/ Bende filizlenmişti aşkın cilvelenmeleri/Sevdim birini/Bekledim/ Beni özler mi/ Beni sever mi/ Beni diler mi?/ Sonra/ Esti rüzgarlar/ Yağdı yağmurlar/ Ve şimdi yalnız seninim/ Hoş geldin sonbahar/ Hoş geldin sonbahar/ Hoş geldin sonbahar...
....
Bahçe
"Unutabilir miyim salonda başlayıp bahçeye taşan, herkesten önce bize yabancı gelip ruhumuzda evcilleştirmeye çalıştığımız bu şarkıları, yıllarca sigarayla tarazlandırdığın sesini, ince uzun parmaklarınla peşin sıra yürüttüğün gitarını? "
...
Salon
"Öldürme beni Ayla! Böyle çoktan göçüp gitmişim gibi veda etme bana!"
" Öldürmeyin beni Ayla! Bak hala şarkılar yapıyorum yepyeni. Bu sana, bu size hiçbir şey ifade etmiyor mu?"
...
Hastane
Nasıl çıkmış röportaj gazetede? Gazeteci kız, söz verdiği gibi eski güzel fotoğraflarımdan koymuş mu sayfaya?
"Evet koymuş. Ama bu eski günleri görmek istemeyebilirsin. Epey arşiv karıştırılmış anlaşılan!"
Aptal kız, ah aptal kız! Bula bula onunla çekilmiş bir fotoğrafı mı bulup koymuş? Ben yapacağı biliyorum ona. Ara şu gazeteyi hemen!
"Evet. Bahadır Ünal'ın eski karısı ünlü besteci filanca diye geçiyor adın... Hastalıkla savaştığını söylemiş bir de. Sen oralı değilsin oysa, hasta olduğunu bile kabul etmiyorsun doğru dürüst.... Bence hiç yapmayacaktın o röportajı. Onlar çoktan öldürdüler seni. Sen tepin dur ben hala yaşıyorum diye..."
Sana söylüyorum, arasana hadi.
"Abla hastaneden çıkınca eve gitsek, ben sana baksam. Bütün hırçınlığını bir yana bıraksan da daha önce söylediğim gibi yatağını salona taşısak. Oradan rahat rahat bahçeyi seyretsen. Avuç kadar kaldın, biraz yemek yapsam sana, zorlayıp kendini birazcık yesen. Kim bilir, belki herkes yanılır ve sen eski günlerdeki gibi güçlü olursun. İşte o zaman yeni şarkılar yazarsın, yeniden aşık olursun, yeni dostlar hatta yeni düşmanlar edinirsin."
"Öldürme beni Ayla! Ben çoktan göçüp gitmişim gibi veda etme bana."
...
Salon
Saat 2.00 Ayla. Kuş seslerini duyuyor musun? Sana söylemiştim değil mi gece öten kuşların olduğunu?
"Nereden biliyordun bunu, diye sormayacağım sana. Sabahlara kadar hiç oturmamıştım seninle . Şimdi şimdi seninle yatıp seninle kalkar oldum bu bahçeli güzel evde ve öğrendim artık gece öten kuşların olduğunu . Ama benip bilmeyip de senin bildiğin diğer şeyleri nereden bildiğini henüz bilemiyorum. Seninle geçireceğimiz günlerde öğreneceğim hepsini. Ayrı kentlerde yetişkin olmuş iki kardeşin şimdiye dek öğrendiklerini birbirlerine öğretebilecekleri kadar zaman olsun yeter ki."
...
Bahçe
Nahit mi aradı? Beğenmiş mi şarkıyı?
Evet, demosunu yapmış bile. Sana dinletmek için eve gelmek istiyor.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
KİRALIK KONAK: EDEBİYATIMIZIN ÖZGÜR KADIN DÜŞMANLIĞI
Bizim edebiyatımızda kadının görünme biçimi başlı başına bir sorundur. Halk şiirinde ve divan şiirinde ideal kadın edilgin ve suskundur. Ta...

-
İçinde bulunduğumuz bunaltıcı ülke gündeminden uzaklaşmak niyetiyle ve başka gözlerle dünyaya bakma umuduyla kendimi deneme okumaya ver...
-
ah bellek, acı bellek! hem arısın sen hem kim bilir hangi gülden kalma diken? Hilmi Yavuz Roman türünün bütün gereklerini kusursuz biçi...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.