Yıllar önce Alain de Botton'un Çalışmanın Mutluluğu ve Sıkıntısı'nı okumuştum. Bu kitap, bana kalırsa çalışmak kavramına dönük yapılmış en yıldızlı güzellemelerdendir. Botton, insan neden çalışır,hiç bilmediğimiz ve çok iyi bildiğimiz bazı mesleklerin incelikleri nelerdir gibi sorulara tatmin edici yanıtlar verir. Çalışmanın Mutluluğu ve Sıkıntısı, çalışmayı sevenler için ilham vericidir. Okumak lazım.
Birkaç gün önce, Adorno ve Horkheimer'ın Teori ve Pratik Üzerine Bir Tartışma adıyla yayımlanan bir tartışmasını okudum. Doğal olarak tartışmanın içeriği çelişkilerle dolu. Üstelik birbiriyle dost bu iki düşünürün zıtlaşmaları, atışmaları, şakalaşmaları tartışmayı baldan tatlı kılıyor. Gelelim Botton'dan bana kalan yadigara, yani çalışma meselesine.
Adorno da Horkheimer da çalışmaktan yana değiller. İkisi de sabah sekiz akşam beş mesaisine, birikim yapmak adına sabahlara kadar hiç de sevilmeyen işlerin yapılmasına itiraz ediyor.
Horkheimer "Özgürlük birikim yapabilmek değil, bilakis biriktirme ihtiyacının olmayışıdır" diyor. Adorno, "Çalışmaktan azade olma fikrinin yerini insanın kendi işini seçme olanağı alıyor" diye ekliyor. Ekonomik sistemin çarkları dönsün diye açılan fabrikalar, o fabrikalarda çalışanlar, fabrikalarda üretilen bombalar, bombaları uçaklardan fırlatan başka çalışanlar... Denize yakın olmak için gerekli olan yazlık parası uğruna aileye ayrılan zamanın hiç oluşu, sürekli rekabet hissiyle bir türlü yeşeremeyen iş arkadaşlıkları, asla yetemeyen maaşların çizdiği ekonomik çemberler.... Tüketime adanmış dünya için gerekli olan "çalışanlar" bu kitapta irdeleniyor. Bence Horkeimer ve Adorno, Botton'u yendi. Yüzyılımızın bilgesi değil ama malumatfuruşu Botton, tüketim odaklı bu dünyada çalışmaya mecbur olan biz okurlarını teselli ederken; Horkheimer ve Adorno, acımasız ve huysuz iki filozof olarak bütün moralimizi bozar ve "Boşuna çalışıyorsunuz, mutluluğun çalışmakla ilgisi yok" derler. Hangisini seçeceğinize siz karar verin. Teori ve Pratik Üzerine Bir Tartışma'yı okumanızı öneririm. İnsan şaşırmalı! Fazlasıyla emin olduğumuz bir dünya çok sıkıcı olur.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
KİRALIK KONAK: EDEBİYATIMIZIN ÖZGÜR KADIN DÜŞMANLIĞI
Bizim edebiyatımızda kadının görünme biçimi başlı başına bir sorundur. Halk şiirinde ve divan şiirinde ideal kadın edilgin ve suskundur. Ta...

-
İçinde bulunduğumuz bunaltıcı ülke gündeminden uzaklaşmak niyetiyle ve başka gözlerle dünyaya bakma umuduyla kendimi deneme okumaya ver...
-
ah bellek, acı bellek! hem arısın sen hem kim bilir hangi gülden kalma diken? Hilmi Yavuz Roman türünün bütün gereklerini kusursuz biçi...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.