22 Nisan 2010 Perşembe

HİLMİ YAVUZ: Kayboluş Şiirleri










                                                                                                            

  “aynalara bata bata yaşadım
   ve hiç aşina olmadım hayata…”
                                   Hilmi Yavuz
Yazının bin türlü hali var. Şiir, en son öğrendiğim hali... (Lisede çoğunun denediği gibi şair olmayı denedim. O yıllar şiir gibiydi, yazdıklarım değil.) Kurguyu şiirden önde tuttum hep; daha büyük zamanlar ayırdım ona. Bir yere varmaktan öte yolculuğun kendisini seviyor oluşumdu beni kurguda tutan. Sayfalar boyu yolun kıvrılışı, düze çıkışı, sonra yine kıvrılışı, bükülüşü… Saman rengi kağıda odaklı gözlerimin kenarlarından geçen ağaçlar, evler, denizler, boz dağların heybeti, bulutlar, adamlar, kadınlar. Kurgunun son sayfası kabusum, hiç gelmesin olmaz mı? İşte bu yüzden ben en çok kalın romanların okuruyum.
Şiir kitapları, kısacık. Yolculuğa değil bir bahçede oturup dinlenmeye davet ediyor okuru.

KİRALIK KONAK: EDEBİYATIMIZIN ÖZGÜR KADIN DÜŞMANLIĞI

Bizim edebiyatımızda kadının görünme biçimi başlı başına bir sorundur. Halk şiirinde ve divan şiirinde ideal kadın edilgin ve suskundur. Ta...