6 Mayıs 2011 Cuma

İç Monolog 16

"Şeker pembesi doğum günü pastanın üstüne kondurulmuş otuz yaşını ima eden üç mumu üflerken beni dile İlkay. Vallahi gerçek olacak dileğin, billahi gerçek olacak. Seni tam da istediğin gibi özene bezene seveceğim. Haftada bir sinemaya gideceğiz, modern dans topluluklarının kentimize geldiği günleri hiç kaçırmayacağız, parmaklarını yediğin akdeniz mutfağı yemeklerimden sık sık yapacağım sana, en sevdiğin romancıların müze haline getirilmiş evlerini gezeceğimiz yurt dışı seyahatleri planlayacağız birlikte. Yanında gezdirdiğin çok bilmiş, kazık gibi gülen, vejeteryan, gözlüklü, ölü balık gibi bakan herifi bırak. Her ne anlatırsa parmağının ucuyla havaya bir şeyler çizmesi,senin de sinirini bozmuyor mu? Bu adam önüne her ne yığıp duruyorsa kendi ufkunu da kapatmış demiyor musun içinden İlkaycığım?  Yengeç gibi arkandan seni takip ediyor, kolluyor. Kaptırmayacak aklı sıra seni. Güdülüyorsun, sana güvenilmiyor haberin yok! Bu mumları ben seçtim pastanede. İçeriye de tembihledim, sakın ben gelmeden dizmeyin, dedim. Sarı mum senin platin sarısı kısacık saçlarını, mavi olan deb-i derya gözlerini, kırmızı olan çok içtiğin bir gece beni öpüp sonra özür dileyerek beni kahrettiğin kor dudaklarını; üçünün üzerinde süzülen, çakmağımla yarattığım  alevler ise sana olan aşkımı ima eder. Sen mumları üfleyince,sana olan  aşkım sönmeyecek elbette ama dinginleşmiş bir ilişkiye dönüşecek tanışıklığımız. Ben senin "üstadım" diye seslenerek tatlılıkla derinlik kazandırdığın arkadaşın değil, yıllardır gözden kaçırdığın  ruh ikizin, biricik sevgilin olacağım.  Ah İlkaycığım. Uzak durma da beni sevdiğini itiraf et, beni de bu mumlarla yorma mı diyorsun? Sen bana bir aç kalbini, sonrasını düşünürüz mü diyorsun? Neler geçiyor aklından bilmem ki! Beni görünce ya Freud'dan açıyorsun muhabbeti ya Marx'tan. Lafı oralara getiremiyorum ki! İlkaycığım, en iyisi sen üfle şu mumları. Beni dile. Vallahi gerçek olacak dileğin, billahi gerçek olacak. Önce Dostoyevski'nin evini görmeye gideriz sonra da Kafka. Şu yengeç kılıklı yarı aydın züppeyi bırak yeter ki.  Beni dile İlkay, beni dile. Bir, ik,i üç. Oh!  Üfledin işte. Bak bakayım bana! Beni diledin mi sahi?"

KİRALIK KONAK: EDEBİYATIMIZIN ÖZGÜR KADIN DÜŞMANLIĞI

Bizim edebiyatımızda kadının görünme biçimi başlı başına bir sorundur. Halk şiirinde ve divan şiirinde ideal kadın edilgin ve suskundur. Ta...