11 Ağustos 2022 Perşembe

KİRALIK KONAK: EDEBİYATIMIZIN ÖZGÜR KADIN DÜŞMANLIĞI

Bizim edebiyatımızda kadının görünme biçimi başlı başına bir sorundur. Halk şiirinde ve divan şiirinde ideal kadın edilgin ve suskundur. Tanzimat’la başlayan roman geleneneğimizde de bu durum değişmez. Tutkulu bir kadın olan Mahpeyker yerden yere vurulurken cariye Dilaşup arzulanan masum kadındır. Servet-i Fünun’un en iyi romanı sayılan Araba Sevdası’nda Bihruz Bey’i baştan çıkaran fettan Periveş Hanım’dır. Peki bundan sonra kadın karakterlerin görünme biçimine dair ne değişir? Maalesef çok az şey. Milli edebiyat ve Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında yazılan romanlarda da bu tutum böyle sürer gider. Yakup Kadri’nin Kiralık Konak romanında batılılaşma “müsriflik” ve “eğlenceli bir hayat”a indirgenerek kötülenir ve en müsrif kişi olmak görevi de Seniha adında bir genç kadına verilir. Şair Hakkı Celil, özgüveni eksik bir delikanlıdır ve Seniha’ya aşıktır. Gelgelelim Seniha yakışıklı, havalı ve eğlenceli Faik Bey’in peşindedir. Onunla birlikte olur ve bunu gizlemez. Annesi ve babası da zaten genç kadına karışmazlar. Seniha hakkında çıkan dedikodulara en çok üzülen dedesi Naim Efendi’dir. Dedikoducular Avrupa’da yaşamak isteyen Seniha’yı şöyle tanımlar: “Seniha, Madam Kraft gibi bir kadının elinde, oralarda ne olacak? Mutlaka fuhşa düşecek. Zaten son zamanlarda bir fahişeden ne farkı kalmıştı? O ne giyiniş, o ne sürme çekiş! Nasıl gülüş, nasıl yürüyüştü!” Faik Bey çapkının biridir ama Seniha tarafından terk edildiği için mağdur haline gelir. Seniha onunla evlenmek istememiş, günün birinde daha zengin ve güçlü bir adamla evlenmenin mantıklı olacağını düşünmüştür. Bu düşüncesi yadırganır; duygusuz ve iffetsiz olmakla suçlanır. Bu vurdumduymaz kız erkeklerin düşmanı haline gelecektir. Yakup Kadri, konağın tüm gelirinin harcanıp bitmesini Seniha’nın süsü püsü, gezip tozmasına bağlar. Ailenin dağılmasına, parasız kalınmasına, İstanbul sosyetesine rezil olunmasına tek neden henüz yirmi yaşındaki Seniha’nın çapkınlığı ve lükse düşkünlüğüdür. Bir de şöyle düşünemez miyiz? Dedesi Naim Efendi’nin Seniha’nıın elinde oyuncak olması doğru mudur? Gencecik bir kadına takıntılı aşk besleyen erkeklerin hiç günahı yok mudur? Erkek karakterlerin özgür ruhlu kadınları “fettan” ya da “duygusuz” gibi adlarla anmalarını psikolojik ve sosyolojik açıdan tartışılmaya değer buluyorum. Seniha her şeyiyle kendinden emin ve hayatına hiç kimseyi karıştırmak istemeyen bir kadın. Bir kadının ilişkilerini özgürce yaşamasını kabul etmek onun tarafından kullanılmayı gerektirmez. Böyle bir insan terk edilebilir, ondan uzak durulabilir. Fakat dizginlenemez bir kadın olduğu için ona düşmanlık beslenemez, bu haksızlıktır. Reddedilmek katlanılması ve atlatılması gereken bir duygudur. Oysa Hakkı Celil de Faik Bey de Seniha’nın dedesi Naim Efendi de Seniha’ya küser, içlenir ve onu kontrol altına almayı takıntı haline getirirler. Romanın sonunda Seniha’ya hiçbir şey olmaz ama Seniha’ya platonik aşk duyan Hakkı Celil savaşta ölür, Naim Efendi de damadı ve kızı lüks bir apartmana taşınınca konakta yapayalnız kalır. Namık Kemal’in Mahpeyker’i, Peyami Safa’nın Mualla’sı, Yakup Kadri’nin Seniha’sı ve daha nice özgür ruhlu kadın bu romanların yazarları tarafından açıkça yargılanırlar çünkü onlar tutkulu, hayatı seven, erkekleri bir otorite olarak saymayan kadınlardır. Neyse ki günümüz yazarları, romanlarında ve öykülerinde kadın karakterler yaratırken ince eleyip sık dokumakla kendilerini sorumlu hissediyorlar. Hatta kadın haklarına ve kadın dünyasına yakınlık duymayanlar romanlarında kadına yer vermemeyi daha güvenli buluyorlar. Yukarıda adı geçen romanlar okul sıralarında hala okutuluyor. Özgür kadınları özgür bırakan romanlara yer açmanın zamanı gelmedi mi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

KİRALIK KONAK: EDEBİYATIMIZIN ÖZGÜR KADIN DÜŞMANLIĞI

Bizim edebiyatımızda kadının görünme biçimi başlı başına bir sorundur. Halk şiirinde ve divan şiirinde ideal kadın edilgin ve suskundur. Ta...