Marguereite Yourcenar, Fransız edebiyatının önemli yazarlarından biri. Doğu
Öyküleri, Yourcenar’ın yeni bir masal- öykü dili yaratma endişesiyle
yazdığını düşündüğüm yürek yakan bir kitap.
“Yürek yakan” söylemini özellikle
bir payeymiş gibi kullanıyorum çünkü bunu başaran yazar sayısı her dönemde çok
az olmuştur. Bazı yazarlar, biçemleriyle, zekalarıyla, yeni anlatma yollarıyla
bizi büyülerler. Fakat başka bir yazar türü daha vardır ki o zekice bulduğu yeni anlatım yollarını
denemekle kalmayıp içimize işleyen bir hikayeyle karşımıza çıkar. Yourcenar
bu ikinci yazar türündedir. Yazar, sanki yüzyıllar önce, doğunun kırsallarında gerçekten olup bitmiş insan trajedilerini anlatır kitabında;
biçeminde sahicilik vardır.
Söylencelerin büyüsü ve onların gerçek olmalarını istememiz arasında
titreyen sahicilik sinmiştir öykülerine. Örneğin ilk öyküsünde ressam
Wang-Fo’nun düşlere bile hükmetmek
isteyen sultana kurban oluşu dile getirilir. Bir başka öyküsünde yazar, kaleyi savunmak üzere bir kadını kurban etmek
gerektiğini düşünen üç erkek kardeşin, karılarından birini seçmelerini anlatır.
Seçilen kadının henüz sütten kesilmemiş bir çocuğu vardır. Bu öyküde kadınlığı,
iktidarı ve boş inançları bir kez daha elden geçiriyoruz. Yazar, Prens Genci’nin Son Aşkı öyküsünde aşkın hep yıpratıcı ve çoğunlukla kişinin kendine dönük yaşadığı bir serüven olduğunu gözler önüne serer.
Doğu Öyküleri’nde Osmanlı
Devleti’nin batıya yaptığı seferleri bir de karşı cepheden anlama şansına
erişiyoruz. Savaşın ve göçün olduğu her yerde varolabilecek yıkımları, acıları
ve bütün bunlara karşın yürüyüp giden gündelik yaşamı görüyoruz. Yourcenar bize şu iletileri sezdiriyor: Yaşam, ölüme tedirgin gözlerle bakar,
korkakça değil.
Yourcenar’ın karakterleri genellikle kurbandır. Yazar, kurban gördüğü karakterlerini 'cesaretle yaşadıkları için' över. Erkelere baş eğen kadınlar, sultanlara ve beylere söz geçirmeye uğraşmayan erkekler hem
eleştirilmiş hem de dönem koşullarına göre biçimlendirilmiş yaşamlarını onurluca
sürdürdükleri için yüceltilmişlerdir. Bu bakış
açısıyla şunları düşünmek olası: Demek ki bizden sonrakilere de bizler çok tuhaf
görüneceğiz. Bunca ziyana, kavgaya ortak olarak yaşamamız gelecekteki insanlara kabul edilir
gelmeyecek ama yine de kendi koyduğumuz
onur ilkeleriyle örtüşen bir hayat sürmeye çalışmamız alkışlanacak.
Karşılaştırmalı
edebiyat uzmanlarından Katherine Arence diyor ki: Çeviri ilerledikçe edebiyatın
yönü değişti. İyi çevirilerle okuduğumuz dünya edebiyatı yerel edebiyattan daha mı az değerli?
Edebiyat evrenseldir. Yourcenar, zeka dolu ve“yürek yakan” öyküleriyle bunu
kanıtlıyor.