11 Aralık 2012 Salı

ESRARENGİZ ARKADAŞIN FISILDADIKLARI

"Kafamda sürekli Scorpius'un neye benzediğini düşünüp duruyordum. Hayal gücümün bütün sınırlarını zorluyordum. Nedense en korkunç görüntüleri st üste getirip bana görüneceği vakte kendimi hazırlamaya çalışıyordum. Neye benzerse benzesin onu sevmeye devam etmek istiyordum."
Çocukluğumuzda hemen hepimizin bir hayali arkadaşı olmuştur. Biraz ürkütücü gelse de, kendimize pek itiraf etmek istemesek de hayali arkadaşımızla geçirdiğimiz zamanlar azımsanmayacak kadar uzundur. Bazılarımız onun adını, özelliklerini çoktan unutmuşuzdur. Ben de unutmuştum fakat Filiz Özdem'in "Esrarengiz Arkadaşın Fısıldadıkları"romanıyla  hatırladım. Benim hayali arkadaşım değil; arkadaşlarım vardı; hem de üç tane.
 Çocuğun sevgiyle sarmalandığı bir dünyası olsa da mükemmel bir arkadaşın özlemi onu erkenden yakalıyor. Yakın çevresinin dışındaki kimseler tarafından onaylanmak, destek görmek istiyor.  Olgun yaşlarımızda tanıdığımız, bizi bütünüyle anlayıp seven arkadaşlarımızı bulmazdan önce, hayata sorduğumuz en büyük sorulara yüreklice ve bilgelikle yanıt veren hayali arkadaşlarımıza çok şey borçluyuz. Büyüyüp de gerçek arkadaşlar edinmeye başladıkça onları unutup gitsek de üzerlerimizdeki emeklerini unutmak mümkün değil. Esrarengiz Arkadaşın Fısıldadıkları, Zeynep ve onun hayali arkadaşı Scorpius'un ilişkilerini konu edinerek bu gerçeği bize anımsatıyor.
Romanın temel kurgusu şöyle:
 Zeynep'in annesi ve babası ayrılmıştır; her ikisi de yeniden evlenirler. Zeynep annesinn yanında kalmak ister fakat babası razı olmaz. Derken hayali arkadaş Scorpius ortaya çıkar. Zeynep tüm zamanını onunla geçirir; iki arkadaş çok eğlenirler ama ailenin diğer üyeleri bu ilişkiden pek memnun değillerdir.
Roman, çocuk edebiyatının "kusursuz aile"tablosuna aykırı görünüyor. Olağanüstü marifetleri olan anneler ve hep doğru kararlar veren babaların romanı değil Esrarengiz Arkadaşın Fısıldadıkları. Filiz Özdem'in diğer çocuk kitapları gibi, bu roman da toplumun alkışladığı "mükemmel hayat"ı aramıyor. Suç ve Ceza'da, Çavdar Tarlasında Çocuklar'da, Sessiz Ev'de, İnce Memet'te niçin her şey beyaz bir çizgi üzerinde akıp gitmiyorsa, çocuk edebiyatı metinlerinde de hayat pürüzsüz yürümez. Edebiyatın hiçbir türlüsü yapay ve aldatıcı olmamalıdır; sorunsuz ve patırtısız bir hayat ne gerçekçidir ne de ilginç. Sanılıyor ki çocuk kitaplarında dünya pembe, insanlar melek olmalı.  Yetişkinler okudukları yapıtlarda inandırıcılığı ve tutarlığı neden arıyorlarsa; çocuklar da onun için arar: Okuduklarına yaşamda bir karşılık bulmak için. Yaşadığımız çağın büyük sorunları var; bunları çocuklardan gizleyemeyiz. Scorpius, dünyanın geleceğinden endişe ediyor; gelecekte oluşacak çevre sorunlarının, savaşların  ipuçlarını veriyor. Zeynep ondan duyduklarına üzülse de bu karanlık geleceği bilmenin sorumluluğunu almışa benziyor; meraklı ve çalışkan bir genç kız oluyor Zeynep.
Romanın sonunda Scorpius'un gizemli biçimde ortadan kaybolması Zeynep'i olduğu kadar okuru da üzüyor. Yazar, romanın sonlarına doğru Scorpius'un görevini tamamlayıp ortadan kaybolma zamanının geldiğini düşünmüş; tüm hayali arkadaşların bir ömrü olduğunu düşündüğümüz gibi: Gerçek dostlarımızı bulunca hayali arkadaşların da görevi tamamlanmış oluyor.
Romanın anlatıcısı Zeynep'tir. Neşeli, uyumlu ama çok meraklı bir orta okul öğrencisi olan Zeynep, anlatıcılık görevini üstlenirken bizi o yaşlarımıza götürüyor. Abarttığımız duyguları, örttüğümüz kabahatleri düşürüyor aklımıza. Bir çocuk kitabında kendimizden bir şeyler bulacağımız söylemek mutluluk vericidir.  Zaten iyi bir çocuk kitabının temel özelliği her yaştaki insanın okumaktan zevk duyacağı niteliklere sahip olmasıdır. Edebiyat metninin yaşı yoktur; iyi yazılmış bir metin her kesimden okurunu bulur. Yine de bu kitabı en çok çocuklar okumalı. Çünkü bizim anımsamak için okuduğumuz bu kitabı, onlar yaşadıkları döneme ışık tutmak için okuyacaklardır. Çocuklar bu kitapla hayali arkadaşlarının neden birden bire hayatlarına girdiğini ve neden bir gün çıkıp gideceklerini anlarl

KİRALIK KONAK: EDEBİYATIMIZIN ÖZGÜR KADIN DÜŞMANLIĞI

Bizim edebiyatımızda kadının görünme biçimi başlı başına bir sorundur. Halk şiirinde ve divan şiirinde ideal kadın edilgin ve suskundur. Ta...