Yazının kendine
göre bir düzeni vardır ve onu yazan kişiye çok benzer. Sabahları erken kalkan
birilerinin yazdıklarında umut ve neşeyi bulmak kaçınılmaz gibi gelir bana.
Gece geç saatlerde yazdıklarımız ise çoklukla karanlık, içimizde nadiren
gördüğümüz keşiflerimiz, bulgularımız olabilir. Ya da ben öyle sanıyorum.
Kafka’nın
geceleri yazdığını biliyorum. Gündüzleri, geceleri yazdıklarını düzeltmeyle
geçermiş. Sait Faik ise bir gündüz yazarıdır. Balıkçıların sabah kalkışlarını
anlattığına göre, onlarla birlikte uyanıyordur, diye düşünüyorum.
Yazmak isteyip
de yazamayanlar vardır bir de. Onların zamanla bir alıp veremedikleri var.
Hatta yaşamla bir alıp veremedikleri… Her şey bende oldun istiyor, her şeyi bir
çırpıda yazıvereyim istiyor. Baktığı ilk şey yazım kuralları, içerik kolay
gelir sanıyor.