5 Ağustos 2016 Cuma

NE OKUSAK HUZUR YOK: AHMET HAŞİM DE YORUYOR KADINLAR KONUSUNDA


İçinde bulunduğumuz bunaltıcı ülke gündeminden uzaklaşmak niyetiyle ve başka gözlerle dünyaya bakma umuduyla kendimi deneme okumaya verdim. Nermi Uygur’un Başka-Sevgi’sinden sonra üniversite yıllarında okuduğum ama belli ki hiç anlamadığım Ahmet Haşim’in denemelerini okumaya başladım.
Bize Göre ve Bir Seyahatin Notları, sözlüğe bakma gereği duymadan anlayabileceğim 1920 Türkçesiyle yazılmış tatlı bir biçemle beni sıcacık  sardı ilkin. Kendimi güvende, huzurlu ve sanki cumhuriyetin ilk yıllarındaki gibi gönençli duydum. İncelik, zarafet, sanat sardı her yanımı... Ahmet Haşim’in çok iyi bir deneme yazarı olduğu, şairliği kadar bilinmez. Okurunu sever de döver de o; hocanızı dinler gibi okursunuz; yani tatlı sert.  Şairin biçem dehasına birkaç örnek vereyim:
Şair, Bahar başlıklı denemesinde “ Zeka - nar, ayva ve portakal gibi geç renk ve rayiha bulan bir sohbahar mahsulüdür. En az kırk sene güneşte pişmeden bu asil meyve ballanmıyor, ” derken olgun yaşlardaki okurunu gülümsetecek, rahatlatacak türden pek sevimlice sözler söylüyor.  Aşık olan ama evlenmelerine izin verilmeyen gençlere öğüt verirken ise pek içten ama acımasız. Bu durumda üzülecek bir şeyin olmadığı hatta sevinilecek bir şeyler olduğunu bakın nasıl söylüyor: Kahramanı zevce ve mevzuu izdivaç olan hikayeden tatsız ne olabilir! Şair haklı… Bu sözün karşısında ne söylenebilir ki! Altı çizilecek daha nice veciz sözü olan Ahmet Haşim’in deneme dili  gerçekten bir harika!
Şimdi gelelim bu yazının yazılma nedenine. Başlıktan da anlaşılacağı gibi bu yazının amacı  Ahmet Haşim’in deneme dilini övmek değil. Mesele başka.

KİRALIK KONAK: EDEBİYATIMIZIN ÖZGÜR KADIN DÜŞMANLIĞI

Bizim edebiyatımızda kadının görünme biçimi başlı başına bir sorundur. Halk şiirinde ve divan şiirinde ideal kadın edilgin ve suskundur. Ta...