30 Temmuz 2012 Pazartesi

Düşünüyorum Öyleyse Rahat Bırak

Virginia Woolf, kadın hareketinin öncülerinden sayılır. Kendine Ait Bir Oda'da bu konuda ne kadar yalnız olduğunu hemen anlıyoruz. Kendisi gibi düşünmeyen kadınları ve adamları dışlaştırarak neredeyse bir fanusun içinden konuşuyordu. "Kendine ait bir oda" istiyordu kadınlar için.  O devirler geride kaldı....Hepimizin odaları var artık, kadınların da erkeklerin de... O odalarda düşünmekle başlar her şey.  Odadan çıkıp düşündüklerini anlatmak ister insan ve sorun orada başlar. Düşündüklerimiz kimseleri mutlu etmeyebilir, "çok bilen çoğunluk"un huzurunu kaçırabilir ve sonunda  bizi yalnızlaştırabilirler. Woolf, okurlarını çok üzen bir ölümle bırakıp gitmişti ötekileştirildiği bu dünyayı.
Karl Marx büyük bir düş kurmuştu. Marx'tan çok onun yazdıklarını düşünenlerin başına gelmedik iş kalmadı. Freud, sapıklıkla suçlanmıştı, Nietzsche delilikle... "Çok bilen çoğunluk"" öyle acımasız  bir kalabalıktır ki sadece "kendine ait bir oda"da düşünmenize izin verir.  Dışarı çıkıp düşündüklerinizi başkalarına anlatırsanız başınız derde girer. Daha da fenası dışarı çıkmasanız da evde ne düşündüğünüz bir biçimde öğrenilmişse sizi evinizden alıp götürürler bilinmez diyarlara. Zamanla unutulur adınız, ne  düşündüğünüz kimseyi ilgilendirmez olur.  "Çok bilen çoğunluk"un içi rahatlar.
Virginia Woolf'tan aldığımız düş kurma mirasıyla "hepimize ait bir dünya" istiyoruz. Yargılanma,  iteklenme korkusu yaşamadan odalarımızda düşündüklerimizi cafelerde, sokaklarda, okullarda, iş yerlerimizde anlatmak istiyoruz. Her yer hepimizin olsun istiyoruz. Bu çok uzak bir düş.  Bir gün, belki yüzlerce yıl sonra, Melih Cevdet Anday'ın Gelecek Mutlu İnsan'ı şimdi uğraştığımız bu özgürlük sorununa sadece güler.

KİRALIK KONAK: EDEBİYATIMIZIN ÖZGÜR KADIN DÜŞMANLIĞI

Bizim edebiyatımızda kadının görünme biçimi başlı başına bir sorundur. Halk şiirinde ve divan şiirinde ideal kadın edilgin ve suskundur. Ta...