4 Temmuz 2011 Pazartesi

İç Monolog 19

"Annemlere her geldiğimde bu odada sönüveriyor yetişkinliğim. Hep on yedimdeyim bu odada. Hep günlük yazıyorum, hep Sartre okuyorum, hep sıkılıyorum, hep yan komşunun bulaşık yıkama sesiyle hiçliğin ne çok yer tuttuğuna hayret ediyorum, hep pencereden dışarı bakarken başka kentlere gitmenin düşünü kuruyorum. Gençliğime duyduğum belirgin bir özlemim yok benim. Daima ileri adım atanım ama yeni adımında eskisini unutmayanım. Bugünüm dünümden, dünüm bugünümden iyi değil. Hayat bu; nasıl başlarsan öyle gidiyor. Söyle Sartre, neden böyle oldu? Hani hayat akıp giderken varedecektik kendimizi? Düşündükçe değişeceğimi sanırken özüme dönüyorum büsbütün. Özüm ne benim peki, bliyor muyum? Gidecek kentlerim çoğaldıkça, kalabalıklaştıkça insanlarım kapanıyorum kendime büsbütün.  On yedi yaşımda barıştığım yalnızlığım yıllar geçse de hiç eksilmeyecek. Bu odaya kimbilir neleri yaşayıp neleri eskiterek  gelip gideceğim, kahverengi kanepeye uzanıp huzursuz bir uykuya dalacağım. Uyanınca aslında hiçbir şeyin değişmediğini, değişenin yanı başımda akıp giden hayat olduğunu, benim ona salt izleyici kaldığımı anlayacağım. Hayat üstüne düşünüp düşünüp atmosfere tabelalar yazacağım; ama hayatım koşturarak eriyecek sıfır noktasına dek."

2 yorum:

  1. Bu monolog taşrada geçen bir yaz mevsimine yenik düşmüş. Ama yine de güzel.

    YanıtlaSil
  2. Faulkner'a saygı duruşunda bulunmak istedim Syrakusa! Ve yeniden okumayı istiyorum demiştiniz öyle değil mi? Bir Faulkner alıp elinize, yazın rehavetine eşlik etmeniz fena görünmedi gözüme. Öneri. Sadece öneri! Güzel günler dilerim.

    YanıtlaSil

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

KİRALIK KONAK: EDEBİYATIMIZIN ÖZGÜR KADIN DÜŞMANLIĞI

Bizim edebiyatımızda kadının görünme biçimi başlı başına bir sorundur. Halk şiirinde ve divan şiirinde ideal kadın edilgin ve suskundur. Ta...