11 Kasım 2011 Cuma

İç Monolog 22

"Havaalanından onu Lyon'a uğurladıktan sonra arabaya bindim. Sevgiliyle gelinen yolu onsuz dönmek ağır gelirmiş. Yürümek mümkün olsaydı yürürdüm şehre. Otomobiller, ağaçlar, duvarlar ve onların üzerindeki yazılar ilişirdi gözüme. Onun gözlerine bakarken göremediğim gri bulutları başımı kaldırınca fark eder, eğdiğimde toprağın kuruluğunu anlar, bir yağmur yağsa artık, derdim. Ellerime rüzgar değerdi; montuma sarınırdım iyiden iyiye. Belki ayakkabı bağcıklarım çözülürdü. O sıra gözlerim dolardı. Şimdi sevgilim olsa şu duvara otururduk; zaman- mekan düzleminde bir yol kronotopu  diyalogu oluşturuverirdik, derdim. Mesela birine rastlardık ben ayakkabılarımı bağlarken, hikayemiz değişirdi, derken günlerimiz belki hayatlarımız.  Şimdi yalnızım diye uyanırdım gündüz düşümden. Ama şu gök ne de güzel! Şu yağmur ne serin, usul serpiştiriyor  damlalarını.   Güler yüzümü azaltmadan yaşamam gerektiğini ima ediyor. Oysa şimdi göğü göremeyeceğim bir düzlemde, arabamdayım. Ağaçları yutan bir akşam karanlığı çöktü ve hızla akıp gidiyor trafik lambalarının arasından. Albüm başa sardı üstelik; biraz önce yan koltukta oturan sevgilimin puslu sesiyle eşlik ettiği cıvıltılı şarkı solgun düştü.  Havaalanları şehirden bunca uzak olduğu için; geri dönüşlerde yalnız olduğumuz, oyalanacak, teselli bulacak hiçbir şey bulamadığımız için bize daha dokunaklı gelir. Kuruyan toprağın hışırtısı yerine motor ve asfalt sesi, teselliden çok yalnızlığı çağrıştırır. Şu Lyon! Havaalanına göre doğu da mı yoksa batı da mı kalır? Ben kendimi doğu da mı yoksa batıda mı daha iyi hissederim? İnsanın  koordinatlarını belirlemek istemesi, mekan koşulları, düşüncesi değiştikçe,  ne tür bir gereksinimdir? Güvenlik mi kendilik bilgisini sağlamda tutmak mı? Kendimi Beckett'in Aşksız İlişkileri'nde sandım bir an. Çarpar kalbin sevgiliye her gün ama yalnızlığı bulur bulmaz tırım tırım düşünmeye başlarsın. Oysa aşkı besleyen düşünce değil, duygular ve kendini unutmadır. Sevgiliyle gelinen yolu onsuz dönmek ağır gelirmiş. Birden kendine çarpıyor insan çünkü."

3 yorum:

  1. Sevgili gittiğinde kendini unutmalar unutulup kendisiyle başbaşa kalıyor demek insan. Kendine çarpmaktan da korkuyormu acaba? Demek ki sevgili gittiğinde en korktuğu şey yalnızlık. Sevgilinin bindiği uçağın havadaki sesini duysa ne düşünürdü acaba?

    YanıtlaSil
  2. Sevgiliyle gelinen yolu onsuz yürümek ağır gelirmiş. İnsan kendine çarpıyor çünkü.
    Bana düşer mi bilmem ama tekrar hoşgeldiniz çok güzel geldiniz!

    YanıtlaSil
  3. Gece yalnız geçmeyecek kadar uzunmuş meğer. Giderken yağmuruda götürdünüz. Yalnızlık değildir zor olan insan kendisine katlanabilmeli.

    YanıtlaSil

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

KİRALIK KONAK: EDEBİYATIMIZIN ÖZGÜR KADIN DÜŞMANLIĞI

Bizim edebiyatımızda kadının görünme biçimi başlı başına bir sorundur. Halk şiirinde ve divan şiirinde ideal kadın edilgin ve suskundur. Ta...