9 Ağustos 2010 Pazartesi

İÇ MONOLOG 6

"Sevdiklerimin hiçbiri anlamadılar beni."
"Acımasana kendine!"
" Anlamış olsalardı beni şimdi bu sıcak gecede, bu dolmuşta, bu içler acısı parasızlıkta yapayalnız bırakmazlardı."
"Sen öyle kolay anlaşılacak biri değilsin ki! Vallahi ben bile anlamıyorum seni."
"Kapıyı çarpıp çıktım da birisi arayıp sormadı, nereye gidiyorsun, diye."
"Gitmenin sebebi onlardan kurtulmak isteğin değil miydi?"
"Onlardan nefret etmiyordum ki, beni anlamalarını istiyordum."
"  Sen öyle kolay anlaşılacak biri değilsin... Vallahi!"

"Yurttan ayrıldığımda annemler çok kızmışlardı bana. Ev masrafına soktuğum için onları. Anlamıyorlardı kafama göre arkadaşlarımla  yaşarken daha mutlu olacağımı."
"Kafana göre arkadaşlarına kapıyı çarpıp çıktığını duyunca ne söyleyecekler sence?"
"Onlar da anlamadılar beni, sizin anlamadığınız gibi, diyeceğim."
"Siyasi mi, diye sorarlarsa ne diyeceksin? Artık kafama uymuyorlar dersen baban dört köşe olur, söyleyeyim."
"Tükürdüğümü yalamam ben!"
"Baban, okumana bak takılma şu zirzoplara, seni kullanıyorlar, söylediklerine bir itiraz et de gör asıl yüzlerini, iki güne postalarlar seni yanlarından diye seni uyarmıştım derse ya öyle kıs kıs gülerek bıyık altından?"
"Bu dolmuştan inince nereye gideceğim ben?"
"Yersiz yurtsuzsun, işte. Melek de sevmiyor seni. Burnunun dikine gittiğin için. Mühendislikteki oğlanla çıkıyor artık. O güler yüzlü, sen dik başlı ve somurtkansın."
"Karıştırma Melek'i. Onu sevdiğimi bile bilmiyor."
"Asıl söylemen gerekenleri söylemiyor, çeneni kapatman gerektiği zamanlarda ise nutuk atmaya bayılıyorsun çünkü."
"Dikiz aynasından bana bakan yolcu adam! İçimi okuyor. Biliyor nasıl yalnız kaldığımı. Acıyor bana. Elinde sırt çantasıyla kalakalmış yorgun ve parasız bir öğrenci olduğumu, evden ayrıldığımı, Melek'in beni sevmediğini... Her şeyi biliyor."
"Söyle de yardım etsin sana!"
"Kimseye muhtaç değilim ben."
" Sana yabancı bir kentte nasıl tutunman gerektiğini çözemedin. Bu yüzden bu kopkoyu gecede öfkeli, kimsesiz, bir adam olarak içinde bulunduğun dolmuşun kirli camlarından ışıklı evleri seyrediyorsun. Evlerde çay içen, televizyon izleyen, kitap okuyan insanların rehavetini özlüyorsun. Yüzünü kitaplara gömüp finallere çalışırken yediğin ucuz bisküvilerin tadını hatırlıyorsun..."
"Sus artık! Söylenme!"
"İyi de nereye gideceksin?"
" ..."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

KİRALIK KONAK: EDEBİYATIMIZIN ÖZGÜR KADIN DÜŞMANLIĞI

Bizim edebiyatımızda kadının görünme biçimi başlı başına bir sorundur. Halk şiirinde ve divan şiirinde ideal kadın edilgin ve suskundur. Ta...