30 Haziran 2017 Cuma

TASALANMAYIN! YAŞADIĞIMIZ HER ŞEY "ORADA BİR YERDE" SAKLI



Romanlar tarihe de geleceğe de en az şimdiki zaman kadar ilgi duyar. Öyküler ise çoğunlukla günün, çağın nabzını tutar. Öykü yazarları, kendi döneminde ne gördüyse içinde tutamaz, anlatır. Bu nedenle öykü; sorumluluk sahibi, öncelikleri olan ve bu nedenle de maceraya fazla kapılmayan insanlar gibidir. Örneğin Mauppasant ve Alphonse Daudet öykülerinde  1870 ve 1880'lerin Fransa'sını öyle kusursuz betimler ki, neredeyse yüz elli yıl önceki insanlar bize daha dün yaşamış gibi gelir. Bu öykülerde, yoksulluk içinde yaşamalarına rağmen çocuklarının iyi  bir eğitim alması için uğraşan aileleri, teknolojiyle yavaş yavaş geleneksel tarımdan vazgeçen çiftçilerin arada kalışlarını, hastalıklardan çocuklarını kaybeden anne babaları ta içimizde duyarız. Çehov'un öyküleri de keza 1890 sonrası Rusya'nın burjuva ve köylülerinin yaşamlarını  anlatan resmi aile belgeleri gibidir.
Bizim edebiyatımızın öykü geleneği de çağını iyi tanır ve anlatır. Refik Halit Karay, Osmanlı’nın huzursuz dağılışını ve farklı kültürel yapıdaki insanların bir zamanlarki birlikteliklerinden sıyrılıp çözülüşlerini okuruna sitemle aktarır. Sait Faik ise öykülerinde Cumhuriyet devrimleriyle aydınlanan Türkiye’nin insanlarını eğitimsizlikle, açgözlülükle sınar ve çoğu karakteri sınıfta kalır. Sait Faik yalnız çocuklardan umutludur, bir onlara güvenir. Oğuz Atay’ın Korkuyu Beklerken’i de 60-70’lerin Türkiyesi’nin özetidir. Herkes o devirde tedirgin, güvensiz… Öte taraftan Yaşar Kemal de Orhan Kemal de sanayileşen  ülkenin payandaları arasında yitip giden çocukları, gençleri,işçileri anlattılar. Yani yaşadığınız  ülkenin gelgitlerini anlamanın en iyi yolu belki de öykü yazarlarınızı okumaktır.
“Orada Bir Yerde” öykü kitabıyla Engin Türkgeldi, bize son yirmi otuz yılımızı önümüze serer gibidir. Doğrudan değil dolaylı yollardan; masalla, düşle anlatır. Nasıl mı?  Bu kitaptaki öykülerde, uzaklarda bir yerlerde insanların başına zor şeyler geliyor.  Ölenler, acı çekenler, ruhları kirlenenler, yaşamanın tadını unutanlar, dövülenler, güçten başı dönüp zalime dönenler, yerinden yurdundan koparılanlar, işinden gücünden edilenler, aşkı şiddete bulaştıranlar… Engin Türkgeldi, öykülerini öyle katastrofik bir atmosferde anlatıyor ki; karakterlerin trajedilerini anlamaya yaklaşamıyorsunuz ama bu trajediler size bir yerlerden tanıdık geldiğinden hepsinin birer birer yasını tutabiliyorsunuz. Devlerin, cücelerin, peygamberlerin, hükümdarların yaşadığı bir devrin neleri içerebildiğine tanıklık ediyorsunuz. Bu nedenle bu öykülerin bazılarında şiddeti kimi zaman perdesiz izlemek gerekiyor.

“Orada Bir Yerde” öyküleri arasında özellikle “Cüceler Sarayı”nı okurken kimi zaman tedirgin edici ama her zaman zekâ dolu öykülerin yazarı Borges’yi andım. Ayrıca Türkgeldi'nin “Kutsal” öyküsünün bir göstergebilimci için heyecan verici bir metin olduğunu düşünüyorum.
Macera ya da fantazya metinlerini okumayı çok sevmem. Çünkü fantazya ya da maceraya güvenen çoğu yazar, yapıtına anlamsal derinlik, felsefi zemin kazandırmayı es geçer. Hem macera hem düşünsel arka planı güçlü metinleri bulmak zordur. Yazımın sonunda şunu söyleyebilirim: Düşselliğe, maceraya yaslanarak öykü yazdığını söyleyebileceğim Engin Türkgeldi, kendi gizli belleğinde şehir şehir, köy, köy, sokak sokak, ev ev ve saray saray kurduğu, adını da “Orada Bir Yerde” koyduğu düşsel ülkesinin öyküleriyle, bize çok sayıda düşünecek şey, bakacak ayna, kafa yoracak sorun veriyor. Böylelikle “Orada Bir Yerde” ile Engin Türkgeldi, çağının gözlerine bakmaktan çekinmeyen öykü geleneğimize kolayca katılıyor.

Engin Türkgeldi, Orada Bir Yerde, Can Yayınları. 2017, İstanbul. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

KİRALIK KONAK: EDEBİYATIMIZIN ÖZGÜR KADIN DÜŞMANLIĞI

Bizim edebiyatımızda kadının görünme biçimi başlı başına bir sorundur. Halk şiirinde ve divan şiirinde ideal kadın edilgin ve suskundur. Ta...